Yazar Byron Katie’nin A Thousand Names for Joy: Living in Harmony with the Way Things Are (Neşenin Sonsuz Hali: Olanla Uyum İçinde Yaşamak) adlı kitabı, Tao Te Ching‘den alıntılardan yararlanarak hayata dair neşeli bir bakış açısının formülünü sunuyor. Byron Katie’nin antik bilgelikten faydalanarak günümüzün insan olma deneyimini yeni bir bakış açısıyla ele aldığı üçüncü kitabını sizin için inceledik.
Byron Katie, içsel farkındalık, manevi gelişim ve ruhsal aydınlanma konusunda rehberlik eden Amerikalı bir yazardır. Olanı Sevmek kitabında yer alan “The Work” adlı sorgulama yöntemiyle tanınır. Bu yöntem, insanlara stres ve acıya neden olan düşüncelerini sorgulama ve bu düşüncelerden özgürleşme fırsatı sunar. 1986 yılında depresyon ve öfke içinde yaşadığı bir dönemde yaşadığı derin bir farkındalık deneyimi sonrasında “The Work” sürecini keşfeden Katie, o zamandan beri insanlara bu yöntemi öğretmeye devam ediyor. Yazdığı kitaplar ve yaptığı seminerlerle dünya çapında kişisel dönüşüm ve içsel huzur arayanlara yol gösteriyor.
Byron Katie, Olanı Sevmek adlı kitabında otuzlu yaşlarının başında ciddi bir depresyona girdiğini anlatıyor. Küçük bir kasabada yaşayan bir iş kadını ve anne olarak yaklaşık on yıl boyunca paranoya, öfke ve nefret içerikli düşüncelere kapılmış. Bu sürecin son iki yılında ise yatak odasından çıkamaz hale gelmiş. Şubat 1986’da bir sabah, hayatını değiştiren bir farkındalık yaşadığını yazan Katie, bu deneyime “gerçeğe uyanmak” diyor.
Farkındalığını şu şekilde anlatıyor: “Düşüncelerime inandığımda acı çektiğimi; inanmadığımda ise acı çekmediğimi ve bunun her insan için geçerli olduğunu keşfettim. Özgürlük bu kadar basit. Acının isteğe bağlı olduğunu keşfettim. İçimde hiçbir zaman, tek bir an bile kaybolmayan bir sevinç buldum. Bu sevinç herkesin içinde, her zaman vardır.”
Yaşadığı bu farkındalık sürecinin sonucunda oluşturduğu yönteme göre, aşağıdaki dört soru ile zihinsel bir şema çıkararak ızdırap yaratan düşünceleri yargılardan arındırıyor:
- Bu doğru mu?
- Bunun doğru olduğunu kesin olarak bilebilir miyim?
- Bu düşünceye inandığımda nasıl tepki veriyorum?
- Bu düşünceye inanmasam kim olurdum?
Byron Katie, A Thousand Names for Joy: Living in Harmony with the Way Things Are adlı üçüncü kitabında, okuyucuyu ilk çalışmasının da ötesine geçen özgürlüğü keşfetmeye teşvik ediyor.
İlk iki kitabında dönüşümsel bir süreci başlatmak için dört ana soru kullanırken, bu kitapta Lao Tzu’nun yazdığı ve dünyada en çok yayımlanan kitaplardan biri olan Tao Te Ching’in bölümlerine yer veriyor. Stephen Mitchell tarafından çevrilen bu bilgelik dolu kadim metin, Byron Katie’nin kendine özgü yorumları ile yeniden sunuluyor. Katie, antik bir felsefeyi günümüzün insan olma deneyimine dair düşünceleriyle harmanlayarak yeniden tanımlıyor.
Tao Te Ching’in tercümanı olan Stephen Mitchell, metinden alıntılar seçerek Katie’nin yaşam ve ölüm, iyi ve kötü, aşk, iş ve tatmin gibi sorunları kendi bakış açısından ele almasını sağlıyor. Tao Te Ching’in zamansız içgörüleri bugünün ışığında yeniden yorumlanıyor. Bu sayede kitapta Lao Tzu’nun 2.500 yıldan fazla bir süre önce yazdıkları, “gerçeğe uyandığı” andan itibaren benzer farkındalıklara ulaşan birinin ferahlatıcı bakış açısı ile yorumlanıyor.
Katie kitapta şöyle diyor: “Zihnim yaptığım şeyle çatışmadığı için önümde olan şeyi yapmaktan memnunum. Dünyayı içsel algıladığımdan, hiçbir şeyi dışarıda aramıyorum. Dışarıdaki her şey içeride. Hayatıma giren insanlardan başka kimseyle tanışmama gerek yok. Bu yüzden hayatım sürekli bir davettir. Herkesi ve her şeyi diledikleri gibi gelip gitmeye davet ediyorum; burada tüm deneyimler hoş karşılanır. Kendisiyle barışık olan zihne yabancı hiçbir şey yoktur.”
Hayatı bu şekilde görmek, deneyimleri olduğu gibi kabul ederek gelip gitmelerine izin vermek Katie’nin felsefesini oluşturuyor. Bir şeylere tutunmadan ve bağlanmadan yaşamak, her şeyin gelip geçen doğasını görmeye yardımcı oluyor. Kitapta da hayatın karşımıza çıkardığı deneyimler doğrultusunda bunları iyi veya kötü olarak yargılara ayırmayan bir bakış açısının mümkün olduğu tartışılıyor. Kendini deneyimler, insanlar, fikirler ve maceralar için sürekli açık bir konuma koyan Katie, hayatı her haliyle davet etmeye inanıyor.
Örneğin, kitapta New York’taki bir restoranda unuttuğunu fark ettikten sonra en sevdiği çantasını orada bıraktığından söz ederek şöyle devam ediyor: “Elinizde olan bir şeyi tamamen yabancı birine vermek ve vermenin sahip olmakla aynı şey olduğunu bilmek heyecan vericidir (Bu, kredi kartlarımı iptal etmediğim anlamına gelmez.) Ancak çantanın başka birine ait olması gerektiği açıktı. Onun buna ihtiyacı olduğunu nasıl bilebilirdim? Çanta ondaydı. Benim dünyamda kaza diye bir şey yoktur. Olanı seven biri olduğunuzda, acınız sona erer.”
Taoistlerin sahip oldukları bu tutum, Batı kültüründe alışık olduğumuz ve öğretilen her şeye aykırıdır. Olanı seven biri, her şeyi daima kendimiz yapabileceğimiz gibi bir fikre kapılmadan, kontrole dair illüzyonları bırakır. Bu tutum beraberinde büyük bir özgürlüğe kapı açarken kitapta bahsedilen neşenin de ana kaynağıdır. Byron Katie bu felsefeyi şöyle özetliyor: “Endişelenecek ve yapılacak hiçbir şey, gidilecek hiçbir yer ve olunacak hiç kimse olmadığında her şey iyidir.”
Bu kitap, bebeği olan torunuyla dans ederken, evinin hırsızlar tarafından boşaltıldığını öğrendiğinde, çantasını kaybettiğinde ya da “Ne kadar iyi bir sevgilisin?” testini geçemediğinde bile tarifsiz neşe içinde yaşayan bir kadının portresini sunuyor. Katie, her koşulda rahatça olanı kabul edebildiği hikayeleriyle farkındalıklı bir zihni anlatmakla kalmıyor; ona eylem halinde tanıklık etmenizi sağlıyor. Hepimizin karşılaştığı en temel sorunlardan bahsederken de Tao Te Ching’den seçtiği alıntıları kullanarak Lao Tzu’nun yazdıklarını yaşayan bir kadının hayatını gözler önüne seriyor.
Wings ile hayatınıza değer katmaya, alışveriş keyfini ayrıcalıklara dönüştürmeye hazır mısınız? Siz de Wings’in ayrıcalıklı dünyasına katılmak ve size özel programlarını incelemek için link üzerinden başvurunuzu yapabilirsiniz!